بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

16 Kasım 2011 Çarşamba

ŞİA MEZHEP ve FUKAHALARINI BİRLEŞTİRME KONUSU

Müslümanları düşünce, kanaat ve gayelerinde bir araya getirip birleştirmek İslam'ın en büyük hedeflerinden biri olduğu gibi, İslam'ın kuvvetlenmesini, kalkınmasını ve ilerlemesini sağlayan önemli bir faktördür. Aynı zamanda bu yaklaşma her yerde ve her zaman müslürnan topluluklarının yararlarınadır.
Bu yaklaşmaya yapılan çağrı, bazı art niyetlerden uzak ise ve bu yaklaşmadanhasıl olacak faydayı, ortaya çıkan zarar kapatmıyorsa hiç şüphesiz hermüslümanın bu çağrıya koşması ve bu yaklaşmanın başarısı için çalışması gerekir.
Son senelerde bu çağrı hakkında söylenenler o kadar arttı ki, bu çağrı ve hakkında söylenenler, dört mezhep bağlısı Ehl-i Sünnet'in en büyük merkezi olan Ezher'i dahi etkiledi. Salahaddin Eyyubi'den beri takip ettiği sistemi aşan bir tavırla bu mevzuyu ele aldı. Başta İmamiyye Şiası olmak üzere dört mezhebin dışındaki mezhepleri tanıma işine koyularak onlara yaklaşma işini başlatıp yıllardır takip ettiği çizgiden çıktı Onun için bu tehlikeli mevzu; meseleyi, doğacak aksaklıkları ve neticeleri müdrik kimselerin araştırma, inceleme ve tartışmasına muhtaçtır.
İhtilaf mevzuu dini meselelerin hallinde doğru sözlü, ileri görüşlü ve istikamet sahibi olmak gerekir. Bu meseleleri araştırmaya teşebbüs edenler de meselelere sokuşturulan şeyleri çok iyi bilmesi, Allah için samimi olarak çalışması, araştırma ve hükümde insaflı olması gerekir ki çalışmanın gayesi gerçekleşsin ve faydalı neticeler elde edilsin inşaallah.
Başarı sebeplerinin en kuvvetlisi iki taraf veya mevzuyla ilgili taraflar arasında karşılıklı anlayış bu konuda -ve bu konuyla ilgili her hususta- mülahaza ettiğimiz ilk şeydir. Bu mülahazaya Ehli Sünnet ve Şia'yı yaklaştırma meselesinden bir misal verelim :
Şia ve Ehli Sünnet'i yaklaştırmak için Şii bir devletin resmi bütçesiyle Mısır'da bir merkez açtığı görüldü. Bu cömert Şii devleti bu gibi merkezi kendi propaganda ve yayılma yerleri olan Tahran, Kum, Necef, Cebel Amil veya benzeri merkezlerinde değil Ehli Sünnet merkezinde açarak kendi mezhep müntesiplerine göstermediği cömertliği bize göstermiş oldu. Bu cömertlik bir defa değil muhtelif asırlarda tekrar etmiştir. Bu gayeyle gönderdikleri davetçiler mezhepler arası birleşme ve yakınlaşmayı sağlamaya değil kendi mezheplerini yaymaya çalışmışlardır. Bu çalışmalar neticesinde Irak'ta Şii'ler azınlıkta Sünni'ler çoğunlukta iken Şii'ler çoğunlukta Sünni'ler azınlıkta kalmışlardır. Celal Es-Suyuti zamanında bu maksatla İran'dan Mısır'a bir davetçi gelmiştir ki Suyutibu davetçi sebebiyle "Miftah ul-Cenneti fil-i'tısam bis-Sünneti" (Cennetin Anahtarı Sünnete Bağlanmakladır) isimli risalesini yazmıştır, "EI-Havi lil-Fetava" isimli kitabında bu davetçiye işaret etmiştir (Müniriyye Matbaası Cilt: 1. Sh. 330).
Yukarda ismi geçen Şii propaganda merkezlerinden son senelerde yaklaşma fikrini yıkıcı, engelleyici kitaplar çıkmıştır. Misal olarak Necef ulemasının uç cüz halinde neşrettikleri "Zehra" isimli kitabı zikredebiliriz. Bu kitapta Müminlerin Emiri Hz. Ömer b. Hattab'ın erkek suyundan başka şifası olmayan bir hastalığa müptela olduğunu yazmışlardır Bunu Cezayir uleması başkanı olan EI-Beşir El-İbrahim Irak'a yaptığı ilk ziyaretinde görmüştür. Bu misli mezhep taassubuyla hareket eden kirli ruhlar yaklaşma fikrine bizden daha ziyade muhtaçtırlar Yok eğer Ehli Beyt'e onlar daha ziyade bağlı -iddialarına göre - olduklarını ileri sürerek aramızdaki esas ayrılma noktasının Ehli Beyt'eolan sevgileri ise nasıl oluyor da İslam'ın omuzlarında yükseldiği Ashabı Kiram hakkında bu derece kin besliyorlar ve Hz Ömer hakkında bu kirli sözleri söyleyebiliyorlar. Mezhepleri yaklaştırma meşalesinde önce Şia'nın İslam'ın ilk büyükleri hakkındaki kinlerini hafifleterek ve Ehli Sünnet'in. Ehli Beyt'e gösterdiği sevgiye, onlara karşı saygı görevlerinde kusur etmemelerine teşekkür ederek başlamaları gerekirdi. Ehli Sünnetin su kadar kusuru var ki, bizler; Ehli Beyt'iAllah'ın yanı sıra ilah edinmemiş onlara tapınmamışızdır. Kendilerinin bu katılıkları karşısında bizden yumuşama bekleyerek yaklaşmamızı istiyorlar.
Yaklaşma ve anlaşması istenen noktada iki tarafın da anlayış göstermesi şarttır. Yoksa zıt kutupların bir araya gelmesiyle anlayış gerçekleşmez. Ve bu çağrı, çağrı olmaktan ve bugün olduğu gibi iki tarafın değil bir tarafın bu işi gerçekleştirmesi için çalışmış olmasından öteye geçemez.
Yaklaştırma merkezinin propagandası Şii merkezlerinde kurulmadan sadece Ehli Sünnet'in merkezi olan Mısır'da kurulamayacağı gibi, mezhepleri yaklaştırma dersi Şu okullarında okutulmadıkça Ehli Sünnet okullarında da okutulsun denemez Yok eğer şimdi olduğu gibi bunu bütün taraflar değil de sadece bir taraf yaparsa bundan başarı beklenemez. Tabii bundan hiçte iyi olmayan bazı aksulameller ortaya çıkmazsa…
Bu yaklaşma meselesinin en gülünç tarafı da esası bırakıp teferruat ile işe başlanmasıdır.

Hiç yorum yok:

BANA YAZINIZ


İMAN ve İSLAM

(ZÜMER / 36)

أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ

Allah kuluna kâfi değil midir?